İngiltere ve Avrupa Arasındaki Sınırda Peynir ve Şarküteri Krizi
İngiltere ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler, 2016’daki referandumdan bu yana son derece iyi bir seyir izliyor. Ancak sınırda yeni bir “soğuk cephe” oluştu. Bu sefer siyaset değil, Fransız peynirleri ve İspanyol şarküterileri nedeniyle.
Nisan ayından bu yana, İngiliz hükümeti Avrupa’dan kişisel tüketim için süt ürünleri, peynir çeşitleri ve bazı et ürünlerinin ülkeye sokulmasını yasakladı. Londra, bu yasağın Almanya, Macaristan ve Slovakya’da tespit edilen şap hastalığı vakalarının ardından, yerli hayvancılığı olası bulaşma riskine karşı korumak için gerekli olduğunu savunuyor.
Yeni düzenlemeyle, İngiliz turistler artık Avrupa’dan peynir, jambon, salam, chorizo gibi ürünlerle dolu sandviçlerle ülkeye dönemiyorlar, hatta duty free mağazalarından alınmış olsalar bile. Yasak, taze süt ürünü içeriği yüksek kek, bisküvi ve çikolataları da kapsıyor. Kurala uymayanlar 5 bin sterline kadar para cezasına çarptırılabilir.
Naftemporiki gazetesinin haberine göre, Paris’teki küçük üreticiler ve dükkân sahipleri bu durumu hissetmeye başladı.
FELAKETE YOL AÇAN ŞAP HASTALIĞI
Uzmanlara göre, Avrupa Birliği de Brexit sonrasında İngiliz ürünlerine benzer bir yasak uygulamıştı. Gerekçe aynıydı: hayvan hastalıklarının yayılmasını önlemek. Şap hastalığı insanlara bulaşmasa da sığır, koyun ve domuzlar arasında son derece bulaşıcı bir hastalıktır.
2001’de Britanya’da başlayan şap salgını, 6 milyondan fazla hayvanın itlaf edilmesine ve 8 milyar sterlinlik bir ekonomik kayba neden olmuştu. AB’deki zarar da 2,7 milyar euro olarak belirlenmişti.
“2001’DEKİ GİBİ RİSKE ATMAYACAĞIZ”
Birleşik Krallık Çevre, Gıda ve Kırsal Kalkınma Bakanlığı, en küçük biyolojik riskin bile varlığında yasağın devam edeceğini belirtiyor. Bakanlık yetkilisi, “2001’deki gibi bir krizi tekrar yaşamayacağız” şeklinde konuştu.
Ayrıca hükümet, çiftçileri, gıda zincirini ve ekonomiyi korumak amacıyla yeni Ulusal Biyo-Güvenlik Merkezi için 1 milyar sterlinlik bir yatırım yaptığını duyurdu.
Ancak yasağın altı aydan fazla süredir yürürlükte olmasına rağmen ve Avrupa’daki virüs odaklarının tamamen kontrol altına alınmasına rağmen, birçok kişi bu tedbirin artık amacını aşıp aşmadığını sorgulamaktadır.